Bilişsel terapi aslında şöyle bir şey tam olarak. Bu terapinin felsefesinde yatan şey şu. Olaylar değildir insanı kötü hissettiren. Olaylara bakış açısıdır. Eğer siz bir olayı değerlendirirken bakış açınız olayın değerlendiricisi olduğu noktasından çıktıysa ve siz o pozisyonda hala bakar duruyorsanız ona uygun hissedersiniz. Çünkü duygular bir şekilde içsel değerlendirmeleriniz sonucunda oluşur. Asıl odağınızı Dışarıda üzerinde kontrolünüz olmayan şey üzerinde oldukça iç dünyada sıkışmışlık, bunalmış, daralmış sanki hiçbir şey yapamayacakmış gibi hissedersiniz. Bilişsel terapide bu değerlendirmelerinizin farkında olmanızı sağlayarak bu değerlendirmelere olan inançlarınızı sarsmaya çalışırız. Kişi bu inançlara olan güveni ya da bu zihninin yaptığı yorumları olan inancına dair gücü azaldıkça artık işsizlik kadar kötü hissetmez. Daha verimli Düşüncesiyle boğuşmak, onunla güreşmek ya da ona enerji harcamak. Olan acısını artık bir şekilde daha ızdırap haline getirmeden tekrar yönetebileceği, hayatın kontrolünü eline alabileceği bir bakış açısı kazanabilir. Böylelikle artık hayat için eyleme geçebilmenin önünde düşüncelerin engel olmadığı farkındalığı gelişir. Eğer hayata siz zihninizde geçenlerle bakıyorsanız onu uygun hissedersiniz. Bunda bir problem yok. Fakat eğer düşünce Bakıp olanı olduğu gibi değerlendirme becerisi kazanabilirseniz ki bilgisayar davranışçı terapide biz bunu yaparız. Çeşitli tekniklerle artık eskisi kadar kötü hissetmezsiniz. Kötü hissetmeyince de o hissi götürmek için zaten sorunun devam etmesine neden olan yeni sorunlu davranışlara yol açacak eylemleriniz devam etmez. Ve böylelikle daha verimli, daha anda olduğunuz, düşüncelerinizin hayali kelepçelerinden kurtulduğunuz hayatın tekrar kontrolüyle ele aldığınızı hissettiğiniz bir süreç yaşanır. Genel olarak terapi budur.